Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YENİ GEOMETRİK CİSİM: SCUTOID

Resim
Bir embriyo gelişirken dokular ileride organları oluşturacak karmaşık üç boyutlu şekillerde kıvrılır. Örneğin epitel hücreler bu işlemin yapı taşlarıdır. Bu hücreler derinin en dış katmanını oluşurlarken aynı zamanda kan hücrelerinin ve hayvanların organlarının iç çeperini oluştururlar. Epitel hücreler birbirlerine sıkıca tutunurlar. Ebriyonik gelişim döneminde oluşan kıvrılmayı sağlayabilmek için epitel hücrelerinin kolonlu yapıda ya da şişe şeklinde yukarı doğru daralan yapıda dizildikleri varsayılıyordu. Ancak bir grup bilim insanı araştırmalarını derinleştirdi ve bu süreç sırasında oluşan yeni bir geometrik şekil keşfetti. Vardıkları sonuca göre, doku kıvrılması sırasında hücreler enerji kullanımını asgari seviyeye düşürürken oluşan yığının kararlılığını en üst seviyeye çıkaran, daha önce tanımlanmamış bir şekilde diziliyorlar. Araştırmanın sonuçları “Nature Communications” dergisinde “Scutoids are a geometrical solution to three-dimensional packing of epithelia. (Scutoid...

Hayvanlar da Sayabilir mi?

Resim
Karmaşık matematik problemleri çözebilmek, insanları hayvanlar âlemindeki diğer canlılardan ayıran özelliklerinden biridir. Buna rağmen bazı hayvanlar en azından basit bir yeteneğe sahip gibi görünüyorlar: SAYI SAYMAK. 1900lerin başında, Berlin’de Clever Hans (Akıllı Hans) isimli bir at matematik yeteneğiyle tüm dünyanın ilgisini çekmeyi başardı. Bu hayvan ayaklarını yere vurarak sayı sayabiliyor ve seçenekli sorular arasından doğru cevabı yine ayaklarını yere vurarak seçebiliyordu. Sonraları bilim insanları Clever Hans’ın aslında matematik yeteneklerinin olmadığını, ancak hayli yüksek bir gözlem yeteneğine sahip olduğunu fark ettiler. Öyle ki bu hayvan kendisine soruyu soran kişinin cevabını bilmediği soruları doğru cevaplayamıyordu çünkü aslında o karşısındakinin vücut dili ve yüz ifadelerinden yola çıkarak doğru cevaba ulaşabiliyordu. Akıllı Hans bir asır önce sınavı geçememiş olsa da yakın zamandaki araştırmalar gösterdi ki bazı hayvanlar gerçekten “sayı algısına” ya...

Bakınca Var Olan Elektron: Çift Yarıklı Girişim Deneyi

Resim
Küçükken ben oynamıyorken oyuncaklarımın canlandığını ve benim hakkımda konuştuklarını düşünürdüm. Yetmezmiş gibi ben arkamı dönünce mobilyaların hareket etmeye başladıklarını, ben bakar bakmaz eski yerlerine döndüklerine de inanırdım. Zamanla oyuncak meselesini çözdüm ama eşya konusunda hala emin değilim. Felsefede üzerinde tartışılan ve bağlı olunan düşünce akımına göre farklı cevaplar verilen, ormanda düşen ağaç hikayesini biliyorsunuzdur. Hatırlayalım: Kimsenin olmadığı bir ormanda bir ağaç düşerse ses çıkar mı? Burada bizim ilgilendiğimiz, ortamda sesi algılayacak herhangi bir varlığın olmayışı. Benim evdeki eşyalar ile olan derdim de ormanda düşen ağaç ikileminde de anahtar mesele gözlemcinin varlığı. Gelin, gözlemcinin gözlenene etkisi konusuna değinen ve Kuantum Gariplikler Dünyasının keşfinde önemli bir köşe taşı olan Çift Yarıklı Girişim Deneyine yakından bakalım. Deney, 1801 yılında Thomas Young tarafından düzenlenmiştir. Bu tarih kuantum mekaniğinin ve ışığın dalga-p...

Rastgelelik Mümkün mü?

Resim
Bir zar attım. Üst yüze hangi sayı gelecek dersiniz? Sonuç tamamen rasgele değil mi? Değil. Gelecek sonuç benim atma hızıma, fırlatma açıma, zarın ağırlığına, içinde bulunduğumuz ortamdaki hava basıncına, attığım yüzeyin sürtünme katsayısına, zarın yapıldığı maddeye ve daha birçok değişkene bağlı. İstediğiniz sayıyı zarın üstüne getirecek atmayı yapan makinelerin varlığı da bu olgunun bir kanıtı. Ya da bir yazı tura oyununu düşünün. Üste gelecek yüzün yazı veya tura oluşu para üzerindeki kabartma ve oymalar simetrik olmadığı için ağırlık merkezi ortalanmaz, yüzeylerden birine daha yakın olur ve o yüzeyin aşağı gelme ihtimali artar; daha da ilginci bazı paraların dikey düşmesi bile küçümsenmeyecek bir olasılıktır! Örneğin yapılan araştırmalarda Amerikan 5 sentinin dikey düşme olasılığı 1/6000 olarak hesaplanmıştır. Dijital dünyaya baktığımızda da sandığımız anlamda rastgelelikle karşılaşamayız çünkü dijital sistemler de rastgele sayı üretmeleri gerektiğinde üzerlerinde tanıml...

Güvercin Yuvası Prensibi

Resim
Eğer 3 güvercininiz ve onları yerleştirebileceğiniz 2 yuvanız varsa en az ikisinin, siz yeni bir yuva alana kadar, oda arkadaşı olması gerekir (Tabii eğer hayvan sevgisinden yoksunsanız hepsini bir yuvaya da koyabilirsiniz ama matematik bununla ilgilenmez. Şimdilik...). Bunun matematiksel bir prensip olmasını yadırgayanlarınız olabilir. Neticede bu, sağduyuyla tamamen uyumlu, üzerine birazcık kafa yoran herkesin ulaşabileceği bir sonuç. Ama bu basit prensibi güvercin ve yuva özelinden çıkarıp çok geniş alanlarda işletebiliriz. Örneğin, 8 kişinin bir odada toplandığını düşünün. Bu gruptan en az ikisinin doğum günü haftanın aynı gününe denk gelecektir. Diyelim ki bunu test etmek için arkadaşlarınızla toplandınız. Çaylar, kahveler hazırlandı ve sırayla herkes doğum gününün haftanın hangi gününe denk geldiğini söyleyecek. Siz ev sahibi olduğunuzdan en son siz söyleyeceksiniz ve liseden beri matematiğe beslediğiniz kinin intikamını almak için fırsat kolluyorsunuz. Bu kaideyi yanlışlayab...

Geçmişi İzlemek

Resim
Geçmişi izlemek ilginç olmaz mıydı? Mesela, 10.000 yıl önce olmuş bir olayı sanki şu an oluyormuş gibi canlı canlı izlemek. Peki ya bir olayı evrendeki herkesten daha önce öğrenmek?   Dürüst olmak gerekirse bunlar çok da absürt istekler değil. Hatta aslında biz bunları her gün yaşıyoruz. Nasıl mı? Hiçbir şey boşluktaki ışıktan daha hızlı hareket edemez. Bilgi bile. Işık hızının sayısal bir değeri, bir limiti olduğunu da biliyoruz. Bu durumda geçmişi “izlememiz” işten bile değil. Tam bu noktada matematiksel bir örnek verelim. Boşlukta ışığın hızı yaklaşık olarak saniyede 300 milyon metredir. Diyelim ki bir ışık kaynağından 600 milyon metre uzakta duruyoruz. Işık kaynağının yanında da bir arkadaşımız var. Arkadaşımız düğmeye bastığında ışık yanıyor ve ışık ışınları bize doğru harekete başlıyor. Kaynakla aramızdaki mesafeyi ve ışığın hızını hesaba kattığımızda kaynaktan çıkan bir ışık ışınının bize ulaşması 2 saniye kadar sürecektir. Bu durumda biz arkadaşımızın ışığı yaktığın...

Makineler Düşünebilir mi?

Resim
MAKİNELER DÜŞÜNEBİLİR Mİ? Günümüzde akıllı yazılım ya da yapay zekâ diye adlandırılan birçok yazılım üretiliyor, birçoğu piyasaya sunuluyor. Bunlardan belki de en ünlüsü Hanson Robotics tarafından üretilen Robot Sophia. Konuşması, mimikleri, cevapları aynı bir insana benziyor. Peki, gerçekten bizim gibi düşünebiliyor mu? Bu soru ünlü bilgisayar bilimci Alan Turing’in 1950 senesinde yazdığı “Computing Machinery and Intelligence” isimli makalesinin temelini oluşturan soru ve geçen o kadar zamana rağmen halen birçok disiplinden araştırmacıların aklını kurcalıyor. Gelin, günümüzden neredeyse 70 sene evvel yazılmış makalenin detaylarına birlikte bakalım. Alan Turing makalesinde bir makinanın düşünebilme yeteneğine sahip olup olmadığını sınamak için bir test önerir. Literatüre Turing Testi olarak geçen bu test şu şekilde işler: Deneyde rol alacak üç varlığımız A, B ve C içerisinde C soruları soracak ve son kararı verecek olan bir insandır. Sorulara cevap verecek olan A ve B’...